Madrugada

Yayınlandı: 3 Mart 2007 Cumartesi / indie, pop, rock, yabancı

600full-madrugada

Bu grubu daha önce yazmayı planlıyordum. Ama neyi, nasıl yazacağımı bilemediğimden bugüne erteledim. Bunun nedeni grubun bestelerinden, vokalinden, sözlerinden ve enstrümanlarını kullanış biçimlerinden; velhasıl kendilerinden külliyen çok fazla etkilenmiş olmamdır sanırım. Zira kelimelerin kifayetsiz kaldığı hisler yaratıyorlar dinleyenin içinde.

Madrugada, bir kere vokalden çok şey kazanıyor. Ama, solistin solo projesi The Opposition’ı dinledikten sonra grubun diğer elemanlarının da, grubun başarısında en az vokal kadar katkıları olduğunu anladım –zira The Opposition bence pek başarılı değil. (Şarkıları vokal Sivert Hoyem’in web sitesinden dinleyebilirsiniz.) Ayrıca vokalin tipine de gıcık oldum biraz. Şarkılarını ilk dinlediğimde Jim Morrison falan gibi bir şey beklemiştim. Ama, adamın yüzünde kendini fazla beğenmiş, büyülü sesinin ağırlığını kaldıramayacak ve sadece bu nedenle efsane olamayacak bir ifade var. Kliplerinde kameraya baka baka şarkı söylemesinin, sitelere kendi kendini çektiği fotoğraflarını koymasının da böyle düşünmeme etkisi olmuştur tabi.

Bana çağrıştırdıkları arasında Tom Waits, Jeff Buckley, The Doors, Nick Cave, ve hatta Leonard Cohen bile var.

Madrugada, Norveçli bir grup. Grup elemanları ilk olarak 1993 yılında Abby’s Addiction adıyla bir araya geldiler. 1995’te ise, İspanyolca gün batımı anlamına gelen Madrugada adını aldılar. Grup şu anda basta Frode Jacobsen, gitarda Robert Burås ve vokalde Sivert Høyem’den oluşuyor. Ama önceki yıllarında iki tane davulcu -Jon Lauvland Pettersen, Simen Vangen; bir tane de klavye/piyano -Mikael Lindqvist geçmiş grubun bünyesinden.

Madrugada ilk albümü olan İndustrial Silence’ı 1999 yılında piyasaya sürdü. Bu albümden özellikle Strange Color Blue haklı bir üne sahip, ama bu ün birkaç yıl Norveç içinde döneldi durdu, daha sonra dünyayı gezme kararı aldı. Bu albümden Shine isimli şarkı da benim en sevdiklerim arasında yer almakta. 2001’de çıkardıkları The Nightly Disease’nin alıp götüren şarkısı ise Black Mambo –ki grupla beni tanıştırdığı için özeldir kendisi. Hands Up I Love You da, Sivert Hoyem’in dualı/büyülü sesini daha yakından hissedebilmek için ideal. En bereketli zamanlarını yaşayan Madrugada, bir yıl sonra,2002’de Grit’le ülkemize de giriş yaptı. Yurdum insanı (daha ben değil), grubu, bu albümden Majesty parçasıyla – aşağıda klibi de var- tanıdı. Ama bir sonraki albümü için üç yıl beklemek zorunda kaldı. Peki beklediğine değdi mi? Evet. Çünkü 2005 Şubat’ında MI0001976811piyasaya çıkan The Deep End öyle böyle değil, çok başarılı bir albüm. Hold on to You, zaman mekan tanımadan kulakları fethedecek şarkılardan. Stories from the Streets, Electro Vacuum, Sail Away gibi daha birçok gül gibi parça var albümde.Yine 2005’te Live at Tralfamadore albümlerinin de çıktığını hatırlatayım. Madrugada, canlı performansı çok güçlü bir grup. Resmi web sitelerine girdiğinizde çalmaya başlayan şarkı, bu albümden Strange Color Blue. Bu versiyonuyla şarkı, Doors’a çok sağlam bir selam çakmış. Grubu canlı izleme isteğim, bu şarkıyı da duyunca, doruğa vardı. Ekşi Sözlük‘te yazdığına göre, solist Sivert Hoyem, The Deep End albümünü “it’s about the feeling of not being in control, the sinking feeling, the deep end of the swimming pool (Bu kontrolden çıkmış olmakla ilgili bir duygu, batma duygusu, yüzme havuzunun derin sonu)” diye tanımlamış. (Beş dakika ara: Grit albümünden Majesty)

Madrugada’nın birçok fan sitesi. var. Bunlardan en ünlü ve İngilizce olanı şu anda heklenmiş durumda malesef. Legends and Bones ise grubun şarkı sözlerinin yayınlandığı bir hayran sitesi. Son albümleri piyasaya çıktığında, Radyo Eksen’den Gülşah Güray’ın yaptığı haberi de buradan okuyabilirsiniz. Yine Gülşah Güray’ın Sivert Hoyem’le 2005’te yaptığı söyleşiye buradan gidiliyor. (Bu söyleşiyi okuduktan sonra ilk gördüğümdeki gıcık olma durumum geçti sanki biraz. :)) Yukarıda var ama tekrar edeyim: Emi’nin bünyesinde yer alan resmi web siteleri, ve solist Sivert Hoyem’in solo çalışması The Opposition’a da buradan göz atabilirisiniz.Ve tabi Wikipedia.

Unutmadan belirteyim. Myspace’te Madrugada adından bir grup daha var -ki girip yanlışlıkla bunları dinlerseniz benim gibi şok olabilirsiniz. Bizim grubumuzun Myspace adresi We Are Madrugada. Öz Hakiki Madrugada da denebilir.

Madrugada’yı benim kadar çok beğenen, çok etkilenen olur mu bilmiyorum. Ama kesinlikle bir şansı hakediyorlar. Son olarak bir klip daha izleyelim. Yine Grit‘ten Ready‘ye komikli bir video. Sevgiler, saygılar, selamlar.

yorum
  1. Vatansız Kral dedi ki:

    Deniz öncelikle bu giristiğin zor is için cesaretini kutlarım. valla bir blogu bile idare etmesi zor bise iken sen sanırım benim bildiğim üçüncüye baslamıs bulunuyorsun.
    Ben biraz müziksel tercih açısından 50 60 yaşındaki teknolociye ayak uyduramayan amca modundayım hala 90 ların sonlarındaki rock sarkılarını dinlerim. Sonrasında hiç düzgün birşey olmadığından değil ben yeni birseyleri arayıp bulacak orda burda dinleyip beenince aklımda tutup gelip arastırıp alıp indircek bir enerciye sahip olamadığımdan onun için bu blogun önemi ayrıca benim gibiler için büyük olacaktır. Ancak tamamen de enercisiz bir insan değilim iki tane grup var çok beğendiğim son zamanlarda onnardan bahsedeyim. Client ve IAMX. Client Depeche mode dan andrew amcanın labelini kullanarak hayata atılan bir elektro grup. iki fetiş hatundan oluşuyordu ama 3 oldular. Dubstar dan sarah vokalde. nefis sarkı sözleri. 6 ayda bir de türkiyeye gelip duruyorlar :) in it for the money, client, pornography ve radio dinlenesi parcalardan bir kaçı
    diğer grup olan IAMX de chris corner abimizin kendisi sneaker pimps ten bilios fazla tanımıom ama ses sufer kiss and swallow albümünden white suburb impressionism ve the alternative albümünden negative sex tavsie olunur. chris abimiz küçük topluluklara konser verior ve roportajlarında hep 500 kisiyle sevisiorum gibi oluom sahnede diip duruo. bir gün büyük bir toplulua konser verirse orgazmdan olebilir onun için fazla bağlanmamak lazım bu gruba ama müzik bağımlılık yapıcı :)

  2. Vatansız Kral dedi ki:

    ah bu arada blogun ismi
    hehe çekesim gelio valla şööle ramazan pidesi boyutunda bir kulak canlanıo nedense gözümde ve ben bütün gücümle asılmısım :D

    sanırım beynim deniz olayını özel isim değil şu okyanustan küçük gölden büyük su birikintisi ile eşleyip ona göre bir kulak boyutu hayallediği için pide boyutu :)
    uzatiim bi de sunu da sööliim yerin kulaını bilioduk demek denizinde kulaı varmıs ha
    ahahh ahahah ahaha (kubilay tarzı)

  3. denizural dedi ki:

    Kulağıma hoşgeldin! Çok mutlu ettin beni Kralım güzel yorumlarınla, teşekkür ederim. Henüz yazılarım biraz acemice, farkındayım. Grubu tanıtmak dışında müzikleriyle ilgili çok geniş bilgiler veremiyorum. Ama, bloğumun okunduğunu ve dediğin gibi işe yaradığını gördükçe emin ol elim, kulağımı ifade edebilecek kadar büyüyecektir. (Okyanus kadar :))

    “Ben amcalar gibi 90ların sonuna takılmışım” diyorsun ama dediğine pek uymuyorsun. Bak, senin kulağın da gayet açık yeni seslere. Hemen bakacağım bahsettiğin gruplara, zira hiç duymadım ikisini de. Meraklardayım.
    Bloğun girişindeki yazıda söz verdiğim gibi hiç affetmeyeceğim, alnından öpeceğim Adnan. :)

    Bir son dakika haberi de vereyim buradan. NIN (Nine Inch Nails)’la ilgili çok ilginç gelişmeler öğrendim ablamdan. Bir sonraki haberi onların yeni ve yaratıcı projelerine ayırabilirm. Of, bak en zoru bu olacak galiba. Hadi bakalım.

  4. Vatansız Kral dedi ki:

    efenim ne acemilii lütfen kendinize böyle seyler kondurmayınız. acaip matrak ve keifli bir stiliniz var okurkene cok hosuma gidiorz. bakınsanıza benim gibi miskin bir adam kalkıor taaa krallık sarayından gelior okyanuslu kulaa :P
    NIN neymis efenim merak ettim çok feciy.

    “gray would be the color if I had a heart” diim ya NIN bak ne zamandır dinnemiodum dinniim. starfuckers incorparated vardı bi de severdim o parcaı baskaa baskaa sanctified justified die bi parca vardı ismini unutmusum yaşlandık yaşlandık :P

  5. insanasansoru dedi ki:

    Rock’n Coke’de sahne almadıkça, ülkemizde popüler olması biraz zor olacak gibi görünen bir grup Madrugada. Gerçi, hangi ülkelerde popüler de bizimkinde değil, bilmiyorum.

    Zaten, popülerliğin rengini de giymiyorlar ki. Karanlıklar biraz. Deniz’in de “Tom Waits”e benzetmesi bundan biraz da sanırım. Öyle ki, dinlerken kendimi, bir mafya örgütünün elinde, çıplak bir ampulün ve sigara dumanlarının altında sorguya çekiliyormuşum gibi hissediyorum.

    Ve Deniz’e “Madrugada’nın The Doos çağrışımı”nı, ben ve bu grubu dinleyen birkaç arkadaşım da fark ettik. Ama Madrugada, zamanımıza daha yakın doğal olarak.

    “Hands Up I Love You” ve “Majesty”, grubu dinlemeye başlamak da doğru tercihler olabilir. Bunlar hoşunuza gitmişse, bir de “Seven Seconds”ı dinleyin. Bu da tamamsa, aynen devam…

    *

    Hoş, Deniz zaten çok güzel anlatmış. Piyasadaki bilumum dergiden ve içlerindeki bir sürü gereksiz cümlelerden bir şeyler ayıklayıp okuma zahmetine girmeden okumamızı sağlamış. Güzel yazmış. Zaten, yazısından sonra dinlemek istemişseniz, dinlemişsinizdir. Ben de öyle bir giriş yapayım dedim.

    Nine Inch Nails’i bekliyorum, dnler miyim bilmiyorum!? :))

    Kulağımız Deniz’de!…

  6. insanasansoru dedi ki:

    Özel not: Yazıyı düzenleme butonu yokmuş ya! Yukardaki yazıdaki hataları affedin! Utanıyorum kendimden! :))

    Pardon!

  7. denizural dedi ki:

    Yorumların için çok teşekkürler insanasansoru. Ayrıca, yazım kurallarına /hatalarına benden daha çok takan birinin bulunması da gizli gizli hoşuma gitti. Yalnız ‘takıntı’ya dönüşmeden durdurmak gerek, aman dikkat. :)

    NIN yazısı da çok yakında gelecek. Gecikme için yukarıdaki BAŞKA bölümünde ufak bir ‘güçler’ açıklaması yaptım.

    Kulağını bana verdiğin için ayrıca çok teşekkür ederim. Emin ellerde olduğundan şüphe etme. Kendi kulağım gibi bakacağım. :)

  8. eray dedi ki:

    Madrugada ile ilgili ilk kez Türkçe bir yazı gördüm ortalıkta,
    Teşekkür ederim sana…

    Akşam üzeri bütün yazıları okurum diyorum bakalım ne olacak.


    “…little chicken better run, run, run
    don’t let the children catch you “

  9. tazekahve dedi ki:

    Madrugada seven ve takdir edenler , önünüzde saygıyla eğiliyorum. ”Kids on high street”, ”Hold on to you”, Black mambo”, ”Majesty” , ”Hands up, i love you”….. Ne kadar kaliteli hatta tabir yerindeyse lezzetli şarkılar. 16 horse power, Nick cave, Tindersticks, The Doors, Tom Waits, hatta Ry Cooder arası bir şey, yok yok.
    Canlı izleyeleceğimiz günü iple çekiyorum.

    Deniz bu akşam Elbow ve I am kloot konserleri var. Garaj İstanbul’da. Umarım ses düzeni Yeni Melek’in ki kadar korkunç değildir.

  10. denizural dedi ki:

    Hem ben Ankara’dayım, hem de konser dün… Oldu şimdi Taze Kahve?
    Elbow’u pek tanımıyorum. Kendileriyle ilgili içimde şöyle bir his var: Dinlediğim andan itibaren çok seveceğim ve çok pis saracağım. Risk yok. O zaman biraz daha erteleyeyim.

    Elbow kimdir?: http://www.ntvmsnbc.com/news/405124.asp

    I am Kloot’u da ilk kez senden duydum. Şu anda onları dinliyorum ve kaçırdığım konser için ah vah ediyorum. Akustik, sakin. Bunlar hakkında pek Türkçe kaynak yok sanırım.

    I am Kloot dinle: http://www.myspace.com/iamklootmusic

  11. arty dedi ki:

    Albümleri bütün olarak başarılı olmasa da ever Madrugada nın yaptığı melodik hoş çalışmalar var ve sadece o kadar. Bilmiyorum insanlar genelde hep bir şarkısına göre değerlendiriyor albumleri fakat bir tane parçayla ben hayran olamıyorum, herkes gitar çalıyor, herkes müzik yapıyor. Ama herkes kalıcı olamıyor. Helldorado, Madrugada gibi gruplar Türkiyede seviliyor ama sadece melodik geldiği için kulağa, söz açısından ben başarısız buluyorum bu iki grubu.

  12. denizural dedi ki:

    Helldora hakkında fikrim yok ama isim benzerliğinden müzik benzerliğine varıyor hemen beynimdeki bağlantılar.:)

    Benim kişisel fikrim, diğerleriyle karşılaştırıldığında, Madrugada’nın son albümünün onlar için ileriye doğru bir adım olduğu şeklinde. Bir grubu bir şarkısına göre değerlendirmek bence de doğru değil, ama bu ‘bir’ şarkı, en azından grubun kapasitesini/ potansiyelini gösterir fikrindeyim. Onu ne yönde kullanacakları veya kullanıp kullanamayacakları ise gruptaki ‘insan’ faktörüne fena halde bağlı… Zira, elemanların sadece müzikal değil, kültürel altyapıları; ve hatta kişisel davranışları bile bunu etkiler. Mesela Madrugada için Silvert Hoyem’in duruşunun, grubun geleceğini olumsuz etkileyeceğini düşünüyorum.

    Neyse, alakasız bir yere geldim. Diyeceğim o ki, melodik yapılı müziklerin bizleri daha fazla çektiği düşüncene kesinlikle katılıyorum. Madrugada’nın birçok şarkısını da sırf bu yüzden severek dinliyorum. Ancak kalıcılıkları konusunda benim de şüphelerim var. “Pop” etiketini boşuna yapıştırmadık herhalde. :)

    Ama adamın sesi her halükarda dillere destan, hakkını vermek gerek.

    Son olarak, itiraf ediyorum ki sözlere hiç dikkat etmedim. Dikkatimi çekmemiş diyelim.:)

    Yorumun için teşekkürler Arty.
    Let’s go to Müzik Parti! (ehehe ehe)

    http://www.muzikparti.com/

  13. Madrugada dedi ki:

    Ben bu grubun üstüne pek grup tanımıyorum. Vokalde enstrümanda ve canlı performansta mükemmeller. Fakat kendilerini iyi tanıtamadıklarını düşünüyorum. Bunu yapsalar ünlerine ün katacaklar. Grup müziğini çok doğal yapıyorum. Bu grupla ilk defa geçen sene half life oyununu oynadıktan sonra youtube ta half life songs yazarak tanıştım.Orda W’hats On Your Mind adlı parça vardı ve çok etkilendim şarkılarını dinlemeye başladım. Dinlenmesini şiddetle tavsiye ediyorum ;-)

  14. Madrugada dedi ki:

    kusura bakmayın şarkının adını yanlış yazmışım what’s on your mind

  15. tazekahve dedi ki:

    Selamlar Deniz,

    Madrugada ile ilgili birşey ararken tekrar denk geldim sayfana, benden sonraki yorumları okudum. Aradan bayağı zaman geçmiş ama yorum yapmazsam çatlicam sanırım :)
    Hayranlık tanımı tabii ki kişiye göre değişen bir algı, bana güzel gelen başka birine birşey ifade etmeyebilir. Benim müzikleriyle ilgili en haz aldığım şarkılarının sözleri, bass gitarı, vokali ve hepsinin uyumuyla sözlerdeki yaşanmışlığı hissetmek. Yani bana göre yetişkinlere hitap ediyor sözleri. Kulağa tuhaf geliyor olabilir ama Chris Rea veya Dire Straits (belli herkesçe bilinen şarkıları dışında) nasıl olgun geliyorsa kulağa aynı hissi bu grup için de söyleyebilirim.

    Elbow dinledin mi bu arada? Dinlemediysen ”fugutive motel” ile başla. ”Leaders of the free world” George W. Bush’ a yazılmış mesela… Konserleri inanılmazdı, muhteşem bir ses , tüylerim diken diken oldu izlerke, canlı yorumu muhteşemdi. izlemesi gerçekten çok keyifli bir grup. Ayrıca ”Hotel Istanbul” diye şarkıları var.

  16. denizural dedi ki:

    Sevgili TazeKahve, çok teşekkürler yorumun için. Şaka maka aradan üç yıl geçmiş, inanılır gibi değil.

    Zaten az yazabilmeye başladığım bir dönemde araya giren bir yıllık WordPress sansürü iyice bitirmişti beni. Ama hala yorumlar geldiğini görmek şevkten şevke koşturdu yemin ederim.

    Yorumunu görünce acaba döne döne dinleyip, çok sevdiğim Madrugada hakkında kötü bir şey mi yazmışım ki dedim. Fakat sonra önceki yorumunu, benim cevabımı filan gördüm. Şarkı sözü konusuna işaret etmenden sonra epey peşine düşmüştüm o işin, sözleri bilmeden grup yazısı yazmak da az hıyarlık değilmiş hani.

    Elbow ise yana yana dinlediğim bir grup oldu sonrasında. Her hastası olduğum grup gibi başlarda “bu ne bea” deyip kenara koydum, uzunca bir süre sonra ise başka bir şey dinleyemez oldum. Bendeki sistem böyle işliyor demek ki. Hotel İstanbul’u bilmiyordum, bir bakayım hemen.

denizural için bir cevap yazın Cevabı iptal et